
Ankara gezimin en verimli kısmı Uçan Süpürge Film Festivali'nde seyretme imkanı bulduğum ilginç filmler oldu. An Angel at My Table, 1990 tarihli Jane Campion filmi, beni en çok etkileyen film oldu. Janet Frame adlı içine kapanık kadın yazarın trajik hayat hikayesini anlatan film her ne kadar iç burkan sahnelere sahip olsa da aslında bir umut filmi. Bu bir intihar hikayesi değil, aksine hayatı gerçekten seven ve hayata sonuna kadar tutunmaya çalışan bir kadının hikayesi. Yanlış şizofreni teşhisi nedeniyle senelerini klinikte kendisine yapılan elektroşoklarla geçiren bu kadının hikayesi bana Tezer Özlü'yü hatırlattı. Filmden sonra Özlü'nün Çocukluğun Soğuk Geceleri romanını okudum. Bu iki kadın da kendilerine yapılan acımasız tedavilere ve elektroşoklara direnmiş, hatta bunlardan beslenmiş ve ortaya güzel eserler çıkarmış güzel insanlar. Yetenekli kadın yazarların cezalandırılması her ne kadar tanıdık bir konsept olsa da bunu tüm çıplaklığıyla gözlemlemek insanı biraz karamsarlığa sürüklüyor. Fakat sonuç itibariyle iki yaşam öyküsü de umut dolu. Çünkü tüm kısıtlamalara, susturmalara, baskılara, ve cezalandırmalara rağmen, yeteneğin her zaman kendini belli ettiğini gözler önüne seriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder